Orta Asya’nın uçsuz bucaksız topraklarında, M.Ö. X. yüzyıldan beri Konar-Göçer topluluklar halinde yaşan Türk-i Kavimler aynı ortak dilden türemiş çeşitli lehçelerden oluşan bir dil kullanıyorlardı. Coğrafyanın büyüklüğüne bakıldığında bu lehçe farklılıklarının olması gayet doğaldı.

               Dilbilimcilerin yaptığı araştırmalara göre Türkçemiz Ural-Altay dil grubuna girmektedir. M.Ö. X yüzyıldan itibaren Ural – Altay dil grubu, Ural dil grubu ve Altay dil grubu olarak ikiye bölünmüştür. Altay dil grubu da, M.Ö. VI. yy itibaren bölünmelere uğrayarak TÜRK,MOĞOL, MANÇUR ve JAPON dilleri olarak parçalanmıştır. M.Ö. IV. yy dan itibaren Türk-Moğol dil birliği ise değişime uğrayarak Türk dilleri, Moğol dilleri olarak ikiye ayrılmıştır. Tarihi yakınlık itibariyle Türkçemize en yakın dil Moğolcadır. Ancak, yukarıdaki açıklamalar bazı bilim adamlarının görüşü olup, her dilbilimcisi ve tarihçisi bu görüşe katılmamaktadır. Burada, Türklerin eski etnik kökenlerinin üstünü örtmeye çalışanlar ile Türk halklarının çok eski tarihlerde bile var olduğunu ispat etmeye çalışanların mücadelelerine tanık oluyoruz.

               Ural-Altay dil gruplarını kullanan insanlar, uzmanların kabul ettiği şekliyle kısa ve az sözcüklerle çok şey anlatabilmektedirler. Ancak cümle yapısı itibariyle fiilin (yüklem) cümle sonunda gelmesi nedeniyle bu dil gruplarını sonradan öğrenen insanlar zorluk çekerler. Çünkü cümlenin sonundaki fiili yakalamadan ne yapılmak istendiğini anlayamazlar. Türkçeye fonetik açıdan bakıldığında ise, Türkçemiz de kulağa hoş gelen bir ses uyumu vardır.

               Tekrar Ural-Altay dil gruplarına dönecek olursak filologlar bu dil grubunu ikiye ayırmışlardır. R grubu, Z grubu. R grubunda olan Türk Kavimleri Bulgarlar ve Çuvaşlardır. Bulgarların zamanla Slavlaşması nedeniyle bu dil grubunu konuşan çok az insan kalmıştır. İkinci grup ise Z grubudur. Bu grupta ikiye ayrılır D grubu dilleri, Y grubu dilleri. D grubunu konuşanlar batı Türkleri Y grubu dillerini konuşanlar ise doğu Türkleridir.    

               M.Ö. X yy dan bugüne kadar Türkçemizi sınıflara ayıran ilim insanlarının görüşlerine kısaca inceledik. Ama ben Oğuz Türkçesinin Türk Dil- Lehçeleri içerisinde bugünkü yerini irdelemek istiyorum.

               Bu filolojik (dil bilimi) bilim ışığında bugünkü konuşulan Türk dili lehçelerine bakıldığında kuzeyde KAZAKLARIN KIPÇAK (KUMAN) Türkçesi, Özbeklerin Karluk (Çağatay) Türkçesi, Uygurların Uygur Türkçesi, Türkmenistan halkının Azeri Türkçesi ile Uygur Türkçesine yakın bir Türk Lehçesi, Kırgızların Kıpçak öbeğine bağlı Türk lehçesi, Türkiye’miz de Azerbaycan da ve İran da yaşayan Türkmenler ile, Karadeniz kuzeyinde yaşayan Gagavuzların Oğuz Türkçesi konuştuklarını görürüz. Yani bugünün dünyasında unutulmaya terkedilmiş onlarca Türk Lehçeleri bir kenara bırakılacak olursa 4 büyük Türk lehçesi vardır 1-KIPÇAK TÜRKÇESİ , 2-KARLUK TÜRKÇESİ, 3-UYGUR TÜRKÇESİ ve 4-OĞUZ TÜRKÇESİ.

                Bugün dünyada bağımsızlığını kazanmış Türk yurtlarındaki nüfus toplamı 160 milyondur. Rusya da, İran da, Balkanlarda Türkçe konuşan insanları da hesaba katacak olursak, dünyamızda anadili Türkçeyi konuşan 220 milyon insan vardır.

               Bu güzel Türkçemizi korumamız gerekmektedir. Korumak Türkçemize ve halkımıza mal olmuş eski kelimeleri unutmak veya unutturmaya çalışmakla olmaz. İster dün, ister bugün Türk Diline girmiş, halkımız tarafından kabul görmüş her kelime bizim zenginliğimizdir.

               Kelime haznemizin adedini yazılan sözcüklerden öğreniyoruz. Bugün bilinen ilk Türkçe sözlük KAŞGARLI MAHMUT DİVANÜ LÜGAT-İT TÜRK kitabıdır. 1072-1074 yılında yazılmış 7500 kelimeden mürekkeptir. XVI yy bilgin VANKULU MEHMET EFENDİ’NİN yazdığı, KİTAB-I LÜGAT-I VANKULU sözlüğünde 45 bini aşkın madde bulunmaktadır. Muallim Naci tarafından 1890 yazılan LÜGAT-İ NACİ de 18000 madde başı sıralanmıştır. TDK’nun 11.baskı Türkçe sözlüğünde 92.292 söz vardır.

               Türkçemiz kelime sayısı itibariyle çok zengin bir dil sayılmaz. Mesela İngilizce çok zengin bir dildir. Ancak İngilizcenin kök kelimeleri Almancadan gelir. İngilizceye her dilden binlerce kelime girmiş 500 bin kelimelik bir İngiliz lügat-ı oluşmuştur. İngilizcede aktif olarak kullanılan kelime sayısı 20.000 dir. Bizde ise bu rakam 2000 ‘i geçmiyor. Halbuki dili zengin kılan kelime haznesinin büyüklüğüdür. Hazne ne kadar zengin olursa ifade kabiliyeti ve edebiyatta o kadar zengin olur. İngilizler yabancı kökenli diye Almancadan veya yabancı ülkelerden dillerine girmiş ve halka mal olmuş kelimeleri atmaya, unutturmaya çalışsa idi bugünkü zengin lugatlarına sahip olamazlardı.

               Türki devletlerin birlik beraberliğe doğru gittiği bu dönemde, Türk lehçelerini bir birine yaklaştıracak yöntemler bulmalıyız. İstifade edeceğimiz en büyük kaynak Türk Lehçelerindeki kelimeleri Oğuz Türkçesine kazandırmak olmalıdır. Bu sağlanabildiği takdirde Türki devletler arasında birlik ve beraberlik dahada sağlamlaşır ve bütünleşir.

Oktay İNAN