CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın başkanlığında kurulan 'Hatay'a Sahip Çıkıyoruz Çalışma Grubu', Hatay'da incelemelerde bulundu. Bakan, "Burada sorunların başlangıcını biz depremin arkasından Cumhurbaşkanının, '1 yıl içinde konutları yapacağız, teslim edeceğiz' sözüyle başladığını düşünüyoruz. Çünkü bir planlama süreci olmadan hızlandırılmış olarak başlayan süreç, tüm müzakere, istişare ve planlama süreçlerinin geride bırakılmasına sebep oldu. Hatay'ın talep ettiği nitelikli geçici konutlar yapılmadı" dedi.
CHP’nin kurduğu 'Hatay’a Sahip Çıkıyoruz Çalışma Grubu' CHP Hatay İl Başkanlığı'nda bir araya geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın başkanlığını yaptığı çalışma grubunda, Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu, Mersin Milletvekili Gülcan Kış ve İYİ Parti’den istifa edip CHP'ye geçen eski İYİ Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Bahadır Erdem yer alıyor. Grup, Hatay'da STK ve belediyelerde ziyaretlerde bulunarak rezerv alan uygulamaları başta olmak üzere her türlü toplumsal mağduriyet ve şikayetlerle deprem sonrasında devam eden halk ihlallerini ve çözüm önerilerini dinledi.
İl Başkanlığında gerçekleşen açıklamada konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, "Hatay'da altyapı ve ulaşım, sağlık ve sağlıklı çevre, hak ihlaline ilişkin sorunlar var. Hatay'da sosyal ve ekonomik zorluklar var. Şiddet olayları ve uyuşturucu kullanımında bir nesli tehlikeye atacak derecede artış var. Hatay'da ciddi bir yönetim sorunu var. Hatay valisi ve iktidar, süreci kapsayıcı şekilde götürmüyor. Sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının ve siyasi partilerin düşünceleri alınmadan tek bakış açısıyla süreç yönetiliyor ve bunun yarattığı sıkıntılar var. Rezerv alan ve konut politikalarıyla ilgili sorunlar var. Bu sorunun ne derece büyük olduğunu anlamanız için önce içinde bulunduğumuz fiziki koşullara bakmanız yeterli. Hatay CHP İl Başkanlığı bir çadırda görevini yürütüyor. Aradan geçen 15 ay 15 günlük sürede 188 konteyner kent var Hatay'da, burası bir konteyner kente dönüşmüş durumda. Bazı konteyner kentte binlerce, bazılarında on binlerce insan yaşıyor" ifadelerini kullandı.
‘İNSANLAR 20 METREKARELİK KONTEYNERLERE MAHKUM EDİLDİ’
Sorunların tespitiyle ilgili görüşmeler yaptıklarını anlatan Bakan, "Sorunların başlangıcını biz, depremin arkasından Cumhurbaşkanının, '1 yıl içinde konutları yapacağız, teslim edeceğiz' sözüyle başladığını düşünüyoruz. Çünkü bir planlama süreci olmadan hızlandırılmış olarak başlayan süreç, tüm müzakere, istişare ve planlama süreçlerinin geride bırakılmasına sebep oldu. Hatay'ın talep ettiği nitelikli geçici konutlar yapılmadı. İnsanlar içerisinde duşu ve tuvaleti olmayan 20 metrekarelik konteynerlere mahkum edildi" diye konuştu.
'REZERV ALANLA İLGİLİ SIKINTI VAR'
Depremde ayakta kalan tarihi binaların da yıkıldığını kaydeden Murat Bakan, "Rezerv alanla ilgili en büyük sıkıntı belirsizlik. Hangi kriterlerle belirlenecek hiç istişare edilmedi. Az hasarlı ve hasarsız binaların bulunduğu bölgeler de rezerv alan ilan ediliyor. Az hasarlı binanız var, devlet dedi ki 'Binanı güçlendirebilirsin.' Şimdi o binanın mülkiyet hakkı rezerv alan edildiği için askıya alınmış durumda. Orada az hasarlı veya hiç bina yapılmamış parsel sahiplerinin sorunları var. Ne olacağıyla ilgili, evlerine yaptıkları masrafları nasıl alacaklarını bilmiyorlar. Yine burada devlet vasfının gereği olarak hassas davranması gerekir. Burada hassas davranılmadığı görülüyor. Burada dramatik bir örnek vereyim; rezerv alan ilan edilmiş bir yerde vatandaş az hasarlı binasını güçlendirme yapmış. Sağlıklı bir konut haline getirmiş, evin içinde eşyaları varken rezerv alanın tamamı yıkım ihalesine verildiği için, içindeki demir ve enkazdan çıkacak kıymetli ne varsa vatandaşın evini geliyor yıkım ekipleri, kimseye sormadan yıkıyorlar. Devletin en çok hassasiyet göstermesi gereken yer deprem bölgesidir. Burada bu hassasiyet gösterilmiyor. Vatandaşın süreç başı ve sonu arasındaki maliyet farkını hesaplayıp vatandaştan para alacaklarını söylüyorlar. Vatandaşa boş taahhütname imzalatılıyor. Depremle sarsılmış vatandaşların boş taahhütnameye imza attırılmasını doğru bulmuyoruz" dedi.
‘JAPONYA DEPREM YÖNETMELİĞİNİ DEĞİŞTİRİRKEN BİZDE AYNI YÖNETMELİK UYGULANIYOR’
Yapı denetim firmalarının tekel oluşturduğunu, 7 firmanın gayriresmi olarak insanlardan binasının kontrolünü yapmak için 500 ila 700 bin lira arasında para aldığını, devletin bunun kontrolünü yapabiliyor olması gerektiğini belirten Bakan, "Maalesef bunun kontrolünün yapılamadığını görüyoruz. Deprem yönetmeliğine uygun yapılmış binalar, stokun yüzde 2’sini oluşturuyor. Yüzde 98’i deprem yönetmeliğinden önce yapılan bina. Japonya bu depremin sonuçlarına göre deprem yönetmeliğini değiştiriyor. Biz deprem yönetmeliğini yenilemeden yüzde 2’lik kısımdaki binalar için söylüyorum. Aynı deprem yönetmeliğiyle aynı koşullarda aynı lokasyona bina yapıyoruz. Yani aynı depremi yaşadığımızda o binalar tekrar yıkılacak. Bununla ilgili bir çalışma olmadığını görüyoruz. Japonya bu depremi örnek alarak deprem yönetmeliğini yenilerken bizim de buranın özel koşullarına ilişkin olarak fay hattının tespiti, Asi Nehri’nin kenarındaki kırılımların tespit edildiği bir çalışma yapılıp bu çalışmaya göre mevcut deprem koşulları yeniden geldiğinde bu binalar yıkılmayacak şekilde bir yönetmelik yapılması gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.
'YARGI SÜREÇLERİ HIZLANDIRILMALI'
6 Şubat depremlerinin yarattığı yıkımdan dolayı mimar ve mühendislerin neredeyse günah keçisi ilan edildiğini belirten Bakan, çok sayıda tutuklu mimar ve mühendis olduğunu, davalarının henüz açılmadığını belirterek, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Çok sayıda kamu binası yıkıldı, bundan dolayı tutuklu kimse yok. ODTÜ'nün verdiği raporlar var. Deprem yönetmeliğine uygun olarak gereken yasal koşullara uygun olarak yapılmış ve yıkılmış. O binaların mimar ve mühendisleri tutuklu. Bununla ilgili de Adalet Bakanlığı'nın yargı süreçlerini hızlandırması gerektiğini düşünüyoruz. Bu depremin tüm sorumluluğu mimar ve mühendiste değil, iktidar da üzerine düşen sorumluluğu almalı. Biz Hatay'a sahip çıkmaya devam edeceğiz." (DHA)